-
1 assert
iddia etmek, bildirmek, açiklamak; hak iddia etmek, hakkini savunmak, sözlerle savunmak; oldugunu göstermek, belirtmek, üzerine basarak belirtmek -
2 claim
n. istek, talep, hak, alacak, iddia, dava, ısrar, alacak hakkı, dava açma, maden arazisi————————v. istemek, talep etmek, hak iddia etmek, sahip çıkmak, iddia etmek, ısrar etmek, dava açmak* * *1. iddia et (v.) 2. iddia (n.) 3. talep et (v.) 4. istek (n.)* * *[kleim] 1. verb1) (to say that something is a fact: He claims to be the best runner in the class.) ileri sürmek2) (to demand as a right: You must claim your money back if the goods are damaged.) talep etmek3) (to state that one is the owner of: Does anyone claim this book?) sahibi olduğunu iddia etmek2. noun1) (a statement (that something is a fact): Her claim that she was the millionaire's daughter was disproved.) iddia2) ((a demand for) a payment of compensation etc: a claim for damages against her employer.) talep3) (a demand for something which (one says) one owns or has a right to: a rightful claim to the money.) hak iddia etme•- claimant -
3 претендовать
земля́, на кото́рую он претенду́ет — üzerinde hak iddia ettiği arazi
он претенду́ет на учёность — onda bilginlik iddiası var
кни́га на мно́гое и не претенду́ет — kitap pek iddialı da değil
литерату́ра, претенду́ющая на нау́чность — bilimsellik iddiasında olan edebiyat
статья́ не претенду́ет на... — yazı...mak iddiasında değildir
-
4 demand
n. talep, istek, istem, isteme, ihtiyaç, rağbet; gereksinim; hak iddiası————————v. istemek, talep etmek; hak iddia etmek; sormak* * *1. talep et (v.) 2. talep (n.)* * *1. verb1) (to ask or ask for firmly and sharply: I demanded an explanation.) talep etmek2) (to require or need: This demands careful thought.) gerektirmek2. noun1) (a request made so that it sounds like a command: They refused to meet the workers' demands for more money.) talep, istek2) (an urgent claim: The children make demands on my time.) istek3) (willingness or desire to buy or obtain (certain goods etc); a need for (certain goods etc): There's no demand for books of this kind.) talep, istem•- on demand -
5 pretend
v. numarası yapmak, yapar gibi görünmek, yalandan yapmak, numara yapmak, bahane etmek, hak iddia etmek* * *varsay* * *[pri'tend]1) (to make believe that something is true, in play: Let's pretend that this room is a cave!; Pretend to be a lion!; He wasn't really angry - he was only pretending.) numara yapmak,...-mış gibi görünmek2) (to try to make it appear (that something is true), in order to deceive: He pretended that he had a headache; She was only pretending to be asleep; I pretended not to understand.)... gibi görünmek•- pretence- false pretences -
6 beanspruchen
beanspruchen v/t <o -ge-, h> Recht, Eigentum usw hak iddia etmek; (erfordern) Aufmerksamkeit, Hilfe gerektirmek; Zeit, Raum almak; TECH zorlamak;jemanden ganz beanspruchen b-ni çok yormak; tamamen meşgul etmek -
7 притязать
iddiasında olmak; üzerinde hak iddia etmekстатья́ на мно́гое и не притяза́ет — yazı fazla iddialı değildir zaten
-
8 arrogate to oneself
v. kendine mâletmek, üzerine almak, hak iddia etmek (haksız yere) -
9 put in a claim for
v. hak iddia etmek -
10 stake out a claim
sahip çıkmak, hak iddia etmek -
11 arrogate to oneself
v. kendine mâletmek, üzerine almak, hak iddia etmek (haksız yere) -
12 put in a claim for
v. hak iddia etmek -
13 stake out a claim
sahip çıkmak, hak iddia etmek -
14 claim
hak talep etmek; almak, sahip çikmak; iddia etmek,istek, talep; hak; iddia -
15 beanspruchen
hak talep etmekiddia etmeköne sürmek -
16 assert
v. söylemek, iddia etmek, ileri sürmek, öne sürmek, savunmak (hak)* * *1. iddia et 2. öne sür* * *[ə'sə:t]1) (to say definitely: She asserted that she had not borrowed his book.) ileri sürmek, beyan etmek2) (to insist on: He should assert his independence.) savunmak•- assertive
- assert oneself -
17 Recht
bürgerliche \Rechte medeni haklar;staatsbürgerliche \Rechte vatandaşlık hakları;mit welchem \Recht behaupten Sie das? hangi hakla bunu iddia ediyorsunuz?;sein \Recht fordern hakkını istemek;jdm \Recht geben birine hak vermek;zu seinem \Recht kommen hakkını almak;zu \Recht haklı olarak;\Recht haben haklı olmak;im \Recht sein haklı olmak;es ist unser gutes \Recht, uns zu beschweren şikâyet [o itiraz] etmek hakkımızdır;gleiches \Recht für alle! herkese eşit haklar!;du hast das \Recht auf einen Anwalt avukat tutmaya hakkın var;dazu haben Sie kein \Recht! buna hakkınız yoktur!bürgerliches \Recht medeni hukuk;öffentliches/kanonisches \Recht kamu/Katolik kilisesinin hukuku;gegen das \Recht verstoßen hukuku ihlâl etmek;\Recht sprechen yargılamak;nach \Recht und Billigkeit hukuka ve hakkaniyete göre
См. также в других словарях:
DA'VÂ — Takib edilen fikir, iddia. * Bir kimsenin hakkını aramak üzere mahkemeye müracaat etmesi. * Hakkı olanın iddia etmesi. Kendini haklı görüp veya zannedip üstün fikirlilik iddia etmek. * Mes ele. * İnat. Ayak diremek. * Cenab ı Hak tan hayır ve… … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
DA'VÂ-YI HALK — Yaratmak iddiasında bulunmak, halk etmeyi, yaratmayı dâva etmek. (Kâinatta hiçbir kimse da vâ yı halk ve iddia yı icad edemez. Halk eden ancak Cenab ı Hak tır.)(Arzı ve bütün nücum ve şümusu tesbih taneleri gibi kaldıracak ve çevirecek kuvvetli… … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
